Dernek üyelerimiz tarafından “Bektaşi Sultan’ın Hayatı” adlı tiyatro oyunu sergilendi.

haci-bektas-velinin-hayati

Açık Kapı Derneği bünyesinde kurulan “Yeni Kuşak Sahnesi” adlı tiyatro grubu 15 Mart 2010 tarihinde Bektaşi Sultan’ın hayatını anlatan bir tiyatro oyunu sergilediler.

Tiyatroya uyarlamasını ve yönetmenliğini Hakan Ekin yaptı.

OYUNCULAR

ALİ GÜR – ALİ HAYDAR ŞAHİN – ALİ İRFAN GÜLEN –

ALİ ZEYNEL YAĞIZ – BİNNAZ SERİM – CEREN GEYİKÇİ – DÖNE KAVDIR – ENGİN YOLTAY – GÖKÇE ŞAHİN  – GÜLTEN DEVECİ – GÜLTEN İLİK – İBRAHİM ATMACA – İLKNUR GÜRSU -KADİR KAYAALP – MEHMET CAN DEMİRCİ – MELTEM DEVECİ – RABİA ATMACA – SERKAN DOĞAN – SEYİT NESİMİ BULUT – SULTAN TÜZÜN

KÜÇÜK OYUNCULAR

ALİ KEMAL EKİN – ASLI YAĞIZ – KEREM YAĞIZ – KUBİLAY ÖZDOĞAN – MEHMET ALİ TUNÇ – SELİN TÜZÜN – SÜHEYLA GÜLEN – ZEYNEP SOYLU –  SEMAH EKİBİ – SEVİM DUMLUPINAR – ZÜMRE POLAT

KOSTÜM

YASEMİN POLAT –  DEKOR/KAMERA – ZEKAİ TÜZÜN

IŞIK

KADİR KAYAALP

MÜZİK /SES

EREN YOLTAY – MAHMUT BAL

TEKNİK MASA

HASAN ENİŞTE

Tiyatro Oyunu:

“Bir gün çok fakir bir talibi Pirinin postuna eğilerek niyaz edip bir dilek tutmuş. Pirim beni de el içine kat bana bir inek kısmet et bunun buzağını sana kurban edeyim demiş. Bu dileği kabul edilince ineğin buzağını getirip dergâhın önüne bağlamış. Dergâhtaki üç kişi, bu buzağıya göz koymuş. Biraz büyüyünce çalmaya karar vermişler. Buzağıyı saklamışlar ve Pir’e gelip Pirim bugün dana dergâha gelmedi nerdedir diye sormuşlar. Üç gün üst üste aynı soruyu tekrarlamışlar. Ve sorularına Pir o dana dergâhın lokmasıdır onu kimse yiyemez diye cevap verince tekrar kurt kuş boğabilir biz arayalım mı derler. Pir yine aynı cevabı vererek o iki ayaklı kurtların elindedir onu yiyemezler dedi. Ve Bektaşi bizi bildi diyerek birbirlerinin gözüne baktılar. Evliyayı öldürmeye karar verdiler. Biz bundan böyle kurtuluruz diyerek bir gün yağmur yağmasını beklediler. Dam üstüne çıkarak Löğül taşını üstüne atmaya karar verdiler. Evliyanın sabah namazında kapıya çıkmasını beklediler. İkisi dama çıktı. Evliya bunları görmemiş gibi yaklaşınca biri işaret edip Löğül taşını atmasını önerdi taşı eliyle kaldırınca Tapduk çekildi ve taş işaret edenin başına düştü geberdi. O zaman Pir işaret parmağını kaldırarak kerametini ispat etti. Kendi taşını kafasına kendi düşürdü diyerek güldü. Diğer ikisi de damı löğlemek için görünmeye çalıştılar ama yapamadılar. Ve korkularından kaçmaya başladılar. Bu sefer bizi açığa çıkardı diyerek bugün pirimizin müsaadesi yoktur ziyaret kabul edilmiyor diye herkesi geri çevirdiler. Pirin sık sık gezdiği yola çukur kazdılar, içine bilerek beş tane yılan koydular. Gezerken çukura düşüp yılanların öldürmesini istediler. Ve kendileri köşelere gizlenip beklediler. Bektaşi çukur başına gelip yılanları görünce güldü her bir yılanın başını kaldırarak gizlenenlerin yerlerini işaretleri ile bildirdiler. Mübarek yılanların başına gelerek yılanları okşayarak çukura dörderdi. Kendi hiçbir şey bilmemiş gibi karşı tarafa geçip Hızırı bekledi. O anda bir atlı çıkarak ben Bektaşi Dergâhına gidiyorum yolu nere diye sordu o zaman hepsi birden Pirimizin desturu yoktur. Gidemezsin diye yol vermediler. Hızır karşıdan ses vererek bir kelime söyledi. Baba ben bir hırsız tuttum bırak diyom bırakmıyor gel diyom gelmiyor deyince Karşıda Bektaşi’yi görüyorlar. Bırakın gelsin deyince Bektaşi Veli’nin de kim olduğunu yine orda onlara bildiriyor.

Demek ki Hızır Bektaşi imiş Bektaş’da Hızır imiş diyerek suçlarını kabul ederek tuzaklarını başaramıyorlar. En sonunda dergâha gidelim özür dileyelim Pirimizden diyerek yüzleri kara olarak diz çöküp yalvarıyorlar. Pirim sen yücesin Sultanlığına sığınarak bizi affetmeni istiyoruz, bir daha nefisimize uyup böyle bir kötülük yapmayacağımıza söz veriyoruz deyip özür dilediler ve danayı dergâha bağladılar. Ve Pir gülerek bu yol hakikat yoludur ve o dana dergâhın lokmasıdır diyerek, onu kimse yiyemez demedim mi size iki ayaklı kurtlar çıkın dışarı diyerek azarladı. Ve her zaman Hacı Bektaş Veli’nin geçerli sözü eline, beline, diline sahip olmayan bu dergâhta payını alamaz dedi. Bu kelimesi bir insanın önce kendinde arayacağı doğruluğunu önermiş ve insanlığın nefsiyle mücadele etmesini bildirmiştir. Burada da nefsin bir yezid olduğunu vurgulamıştır.”

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here